Bütün hamtlar ve övgüler Allahu Teâlâ’ya mahsustur. Kâinat’ın zerresi adedince, salât ve selam bütün insanlığın Efendisi Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v.) âline ashabına olsun.
وَأَوْفُواْ بِالْعَهْدِ إِنَّ الْعَهْدَ كَان مَسْؤُولاً
Değerli okurlarım! Ahde vefa: İslamiyet;, akitlere riayeti imanın gereği kabul eder, anlaşmalara riayet etmeyi, gerekenleri yerine getirmeyi, sözünün erleri olmayı emreder
Dinimizin fert ve toplum huzurunu sağlamaya yönelik getirdiği prensiplerden birisi de ahde vefadır. Ahde vefa, sözünde durmak; yaptığı anlaşmaya sadık kalmak, özünde ve sözünde doğru olmak demektir. Vefa, Hak ve halk katında büyük bir erdemdir. Sözünde durmamak, Müslüman yakışmayan bir davranıştır. Sürekli yalan söyleyen, verdiği sözleri yerine getirmeyen kimse, insanların kendisine olan güvenlerini yitirir; sevilmeyen, daima kuşku ile bakılan birisi olur. Ahde vefasızlık yapan insanın en büyük saygısızlığı kendisinedir.
Kişinin verdiği söze gösterdiği sadakat, kendisine olan saygısını gösterir. Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) verilen sözün yerine getirilmesinde “muhatabın Müslüman veya düşman olup olmamasına bakmamıştır”. Her ne pahasına olursa olsun düşmanlarıyla dahi yaptığı anlaşmaya sadık kalmış, aykırı hareket etmemiştir.
Böylece insan ruhu, Allah'ın terbiye ve emanetini kabul edip emirlerini yerine getirmeyi taahhüt etmiştir.
وَاَوْفُوا بِعَهْدِ اللهِ اِذَا عَاهَدْتُمْ وَلاَ تَنْقُضُوا اْلاَيْمَانَ بَعْدَ تَوْكِيدِهَا وَقَدْ جَعَلْتُمُ اللهَ عَلَيْكُمْ كَفِيلاً اِنَّ اللهَ يَعْلَمُ مَا تَفْعَلُونَ
“Antlaşma yaptığınız zaman, Allah’a karşı verdiğiniz sözü yerine getirin Allah’ı kendinize kefil kılarak pekiştirdikten sonra yeminlerinizi bozmayın Şüphesiz Allah yaptıklarınızı bilir. (Nahl Suresi.16)
اِنَّ الَّذينَ يَشْتَرُونَ بِعَهْدِ اللّهِ وَاَيْمَانِهِمْ ثَمَنًا قَليلًا اُولئِكَ لَاخَلَاقَ لَهُمْ فِ الْاخِرَةِ وَلَايُكَلِّمُهُمُ اللّهُ وَلَا يَنْظُرُ اِلَيْهِمْ يَوْمَ الْقِيمَةِ وَلَا يُزَكّيهِمْ وَلَهُمْ عَذَابٌ اَليمٌ
Abdullah İbnu Ebi'l-Hamsa (r.a.) anlatıyor: "Resulullah (s.a.v.)'a daha (peygamberlik) gelmezden önce bir şey satın almıştım O alışverişten ona hâlâ bir miktar (borç) bakiyesi kalmıştı. Ben o kalanı, kendisine yerinde vermeyi vaat ettim Ama bunu unuttum “Üç gün” geçtikten sonra hatırladım, geldiğimde o hâlâ (sözleştiğimiz) yerindeydi "Ey genç bana meşakkat verdin, ben üç gündür burada seni bekliyorum!" buyurdular "[Ebu Davud, Edeb.]
Her konuda olduğu gibi, ahde vefada da tüm insanlık için örnek olan Peygamberimizin şu hareketi her türlü takdirin üstünde olsa gerektir..Hicretin 6 yılında (M 628) Allah Resulü (s.a.v.) ile beş yüz kadar ashabı, hac maksadıyla, yola çıkmıştı Yanlarında sadece basit birer kılıç vardı Muharebe ve mücadele yapmayı düşünmemişlerdi Müslümanlar ihramlarına bürünmüş haldeHudeybiye’ye kadar gelmişlerdi Müşrikler, Müslümanları Mekke’ye sokmamak için diretmişler,burada müşriklerle bir antlaşma yapılmıştı
Bu antlaşmaya göre: "Müşriklerden Müslümanların saflarına geçecek erkekler iade edilecek " Müslüman olmuş ve Resûlullah'a iltica etmiş her erkek kâfirlere iade edilecekti Efendimiz (s.a.v.) "Bu olmaz!" dedi Kâfirlerin heyetinin başı Süheyl ise: "Bu olmazsa anlaşma da olmaz Kılıçlarımızla üzerinize geliriz" diyerek diretti Allah Resûlü (s.a.v.) ısrar edince, Süheyl"de direnerek "Ben imza atmıyorum" dedi Kâinat’ın Sultanı (s.a.v.) zahirde çok ağır olan bu maddeyi kabul etti
Henüz müzakere bitmiş va fakat antlaşma yazılmamış, yürürlüğe girmemişti. Tam bu sırada oraya Süheyl'in oğlu Cendel geldi 17-18 yaşlarında bir genç… Daha yeni Müslüman olmuş, fakat babası Süheyl ona en büyük darbeyi vurmuş, hapse atmış, ellerine ayaklarına zincir vurmuş, ellerli ayakları bağlı genç, yatmış olduğu hapishaneden bin bir güçlükle kurtulup, kanlar içinde ve ayağındaki zincirlerin şakırtısıyla kendini Allah Resulü'nün huzuruna attı "Merhamet Ya Resûlallah!" dedi.
Vücudundaki mızrak, zincir, kırbaç, sopa yaralarını gösterdi Allah Resûlü: "Ahitname daha imzalanmamıştır. Ben bunu alıkoyacağım" deyince, Süheyl karşı çıktı "Gördün mü Ya Muhammed! Anlaşmamıza göre Oğlumu bana teslim edeceksin!" dedi Ne yapacak şimdi ufkun peygamberi… Bir söz vermişti, sözünden dönsün mü?
Peygamberimiz (s.a.v.) içi kan ağlıyor, vermek istemiyor, ama bir anlaşma var "Ya Cendel, ne yazık ki seni iade etmemiz gerekiyor ” babası oğlunun yakasından tutmuş, çekiyor, çekiyor. Cendel kafasını öbür tarafa çevirmiş, peygamberimizin yüzüne bakıyor. Ya Resulallah, beni geri mi gönderiyorsun?Ümitlenmiştim, bana sahip çıkacaksın zannediyordum. Beni babamın, bu azgın insanların yanına mı gönderiyorsun, Ya Resûlallah, ben bu ümitlerle zincirlerimi kırmamıştım, bu ümitlerle kapıyı yarıklamamıştım diyor ve ağlıyordu Hz Peygamber (s.a.v.) ne yapayım ben antlaşama yaptım Antlaşma yaptığımdan dolayı geri gönderiyorum. Mecburum Demek antlaşma yaptın Ya Resûlallah,Sen mi git diyorsun gideceğim Yeter ki sen de gideceğim, Öl de öleceğim…