بِسْمِ اللهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
Bizleri yoktan var eden, sayısız nimetleriyle şereflendiren Rabbimize Kâinat’ın zerresi adedince hamt, yüz binlerce salât ve selam bütün insanların efendisi Hazreti Muhammed Mustafa (s.a.v.) e olsun..
Değerli okurlarım! Bir hemşerim anlatmıştı. Erzurum’a bağlı bir köyde dinine bağlı, çevresi tarafından sevilip hatırı sayılan, varlıklı, aynı zamanda babası da o çevrede molla hasan diye tanınan büyük âlimlerinden olan bir zatın oğlu olan Ahmet efendi varmış. Bu ailede o köyde hocagiller diye tanınırmış.
İşte bu Ahmet efendi’nin iki oğlu üç kızı varmış. Büyük oğlunun ismi Ammar onsekiz yaşında küçük oğlunun ismi Mehmet miş onyedi yaşında Ahmet Efendi çocuklarını islama göre yetiştirmeye çalışır ve onlara daima. Kur’anı Kerim okuyun namazınızı kılın diye namaz üzerinde çok dururmuş. Orucunuzu tutun, haramlardan sakının Allahu Teâlâ’dan korkun diye nasihat edermiş.
Kendi köyünün genç ihtiyar demeden her kesimden insanları, özellikle kış gecelerinde kendi hanesinde toplar onlara, Kur’an-ı Kerim öğretir, Hz. peygamber (s.a.v.) hayatını, ashabın hayatını, kendi üslubuyla anlatırmış. Onlarda büyük bir zevkle dinlermiş. Ayrıca bu insanlara, izzet ve ikramlarda bulunurmuş. Çevresi tarafından takdir edilen bu Ahmet Efendi, kendi çocuklarına da namazın faydalarını, faziletlerini ve dini bilgileri öğretirmiş.
Namaz dinin direğidir Kâinat’ın Sultanı (s.a.v.) in siz mahşerde namazı kurtarırsanız gerisi kolay buyurduğunu namaz müminin miracı olduğunu, Namaz Kur’an-ı Kerim’de 87 yerde geçtiğini, İslam’da ilk emir namaz olduğunu, namaz kılanların cehennemin üstüne kurulan sırat köprüsünden hızlı bir şekilde geçeceklerini ve doğruca cennete gireceklerini söylermiş.
Namaz kılmayanların da bu sırat köprüsünde bulunan çengellere takılarak cehenneme düşeceklerini ve cehennemde azap göreceklerini çocuklarına uzun uzun anlatırmış. Büyük oğlu Ammar namaza son derece düşkünmüş namazlarını hiç aksatmadan hemde camide cemaatle kılmaya gayret gösterirmiş. Camideki Cuma günkü imamın hutbe sinide büyük bir zevkle dinler eve geldiğinde annesine babasına ve kardeşlerine anlatırmış.
Ahmet efendinin küçük oğlu mehmet’se abisinin tam tersine namaz kılmamaya camiye gitmemeye özen gösterirmiş. Hem namaz kılmadığı gibi hemde kıldım diye yalan söyleyerek göye babasını kandırırımış. Ahmet efendide oğlu mehmedin namaz kılıp kılmadığının tabi ki farkındaymış. İşte bu fedakâr baba bir akşam sohbetin bitiminden sonra namaz kılmayan oğlu mehmede yüzünü dönerek şöyle bir teklifte bulunur.
Bak oğlum yarın sabah namazından itibaren beş vakit namazını kılarsan bende sana yatsı namazından sonra burada şu kadar bir para verecem demiş. O zamana göre para büyük bir meblağmış, mehmet parayı duyunca düşünmeye başlamış. Düşünmüş taşınmış ve yine parayla namaza bile gönlü razı olmamış.
Ahmet efendinin namazını hiç kaçırmayan mehmet’den bir yaş büyük olan oğlu Ammar ise, babasının bu teklifi karşısında derin derin düşüncelere dalmış. Aklından şöyle geçirmeye başlamış aslında babam çok iyi ve iyiliksever bir insan bu teklifi kardeşi için neden yapmıştı. Bir mana verememiş. Hâlbuki ben namazımı hep kılıyorum üstelikte camide cemaatle,
Ammar’da uzun uzun düşünmüş şu karar varmış. Bende babama söylesem acaba banada para verirmi ve bütün gayretini toplayarak babasına şöyle demiş babacım bir şey söyleyebiliriyim demiş. Babasıda namazını kıldığı ve dinine çok düşkün olduğu için bu oğlunu çok severmiş ama sevdiğin de belli etmezmiş şımarmasın diye.
Ahmet Efendi de söyle benim güzel oğlum demiş. Ammar söze başlamış: Baba şey diye ezilerek söze başlamış diyecektim ki Mehmet kardeşim hiç namaz kılmıyor. Birde namazlarımı kılıyorum diye size yalan söylüyor sizi kandırıyor. Bende senin oğlun değilmiyim bende namazımı kılıyorum hemde camide cemaatle bana para yokmu diyecektim demiş.
Babası Ahmet Efendi bu teklife sevinir ve şöyle der. Bak oğlum sanada para verecem ancak bir şartım var. Ammar şaşkınlıkla efendim babacım demiş. Babası cevap vermiş sende namazını kılmadığın gün benden kardeşin mehmede verdiğim paranın iki kat fazlasını alacaksın benden der. Evde hemen bir sessizlik hâkim olur.
Anneleri Fatma Hanım ve bütün aile fertleri ‘nin gözleri Amma’rın yüzüne çevrilir. Ammarbirden iliklerine kadar ürperir tüyleri diken diken olur. Yanakları kızarır gözlerinden gayri ihtiyari yaşlar süzülmeye başlar. Kendi kendine bir şeyler söylemeye çalışır fakat söyleyemez sesi kısılır kelimeler boğazına düğümlenir ve arkasından sessizce geriye döner o titrek sesiyle hayır hayır ben bunu yapamam ve toplantı yerini terk ederek odasına çekilir. Ellerini yüzüne kapayarak hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlar.
Aile fertleri bu manzaraya bir mana veremezler. Biri namaz kılmamakla ödüllendiriliyor. Namaz kılan öteki oğlu ise namaz kılmadığı gün ödüllendirilecek. Anne Fatma Hanım da oğlunun bu şekilde ağlayarak odayı terk etmesine son derece üzülür ve Ahmet efendiye şöyle der. Bey yaptığını beyendinmi? Çocukların içinde zaten bir oğlun var namazını kılan dinine düşkün onu da ağlattın
Fatma Hanım ağlayarak toplantıyı terk eden oğlunun gönlünü almak için odasına gider oğlunu teselli ederek bak oğlum baban senin namaz kılmayı ne olursa olsun bırakmayacağını bildiği için öyle söyledi der. Bir anne şefkatiyle Oğlunu kucaklar sever öper bağrına basar, saçlarını okşar ve gözyaşlarını siler ve şöyle der. Oğlum baban senin namaza olan samimiyetini bildiği için seni kardeşlerine karşı küçük bir imtihana tabi tuttu ama imtihanı sen kazandın. Rabbim evlatlarımızı abdestli, namazlı, Kur’an’ı Kerim’e saygılı, hayırlı evlatlardan eylesin. Selam ve dua ile..
- - - - -