بِسْمِ اللهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيم
Kalplerdeki niyazımız mübarek Ramazan ayı, manasızlık çöllerinde deva arayan şaşkın ve bitkin gönüllere üflenen bir ruhtur; heva ve heves girdabında sürüklenen insanlığı bu esaretten kurtaracak bir özlemdir. Oruçla ilgili ayeti kerimede Mevla Teâlâ şöyle buyurur.
يَاأَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا كُتِبَ عَلَيْكُمْ الصِّيَامُ كَمَا كُتِبَ عَلَى الَّذِينَ مِنْ قَبْلِكُمْ لَعَلَّكُمْ تَتَّقُونَ
Oruç, Peygamberimiz (s.a.v.)’in: “Kim yalan konuşmayı ve yalan dolanla iş yapmayı terk etmezse, Allah o kimsenin yemesini içmesini bırakmasına kıymet vermez”(Buhari, Savm.) emriyle müslümanları günah olan söz ve fiillerden sakındırır. Oruç iklimi güzel ahlakı alışkanlık haline dönüştürür. Sadece bir ayı değil, bir ömrü ramazan neşvesiyle geçirmeye vesile olur. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bir hadis-i şerifinde şöyle buyurmaktadır:
Hz. Peygamber (sav) birçok hadislerinde orucun faziletlerini açıklarken, samimi bir inançla Allah’ın hoşnutluğunu kazanmak üzere ramazan ayını oruçla geçirenin günahlarının bağışlanacağını ve oruçluların cennette yüksek derecelere nail olacağını bizlere haber vermiştir. ( Buhari, İman,)
Oruç, kişiyi kötülüklerden ve günahlardan koruyan bir kalkandır. “Oruç sahibini koruyan bir kalkandır. Oruçlu kimse saygısızlık yapmasın, ahlaksızca konuşmasın. Eğer birisi kendisiyle dövüşmeye veya sövüşmeye kalkışırsa, iki defa, “Ben oruçluyum, ben oruçluyum” desin, Ona bulaşmasın.” (Buhari) Oruçlunun kazanacağı ecir ve mükâfat, Allah katında garantilidir. Garantisi şu hadislerdir.
Aynı konuda Müslim’de şu rivayet vardır : “ Yüce Allah (cc) şöyle buyurmaktadır: “Âdem oğlunun her ameli kendisinindir. Yalnız oruç müstesna, o benimdir. Onun mükâfatını verecek olan da benim.” Bundan daha büyük garanti olur mu? Oruç, Yüce Allah’ın bize verdiği nimetlere karşı bir teşekkürdür.
Yine Peygamber (sav) şöyle buyuruyor: “Kim Allah yolunda bir çift mal infak ederse cennet kapılarından; “Ey Allah’ın kulu! Bu bir hayırlı iştir” diye nida edilir. Namaz kılan Müslüman namaz kapısından çağırılır. Allah yolunda cihat yapan kimse cihat kapısından çağırılır. Oruç tutan kimse Reyyan adlı kapıdan çağrılır. Zekât veren kimse zekât kapısından çağrılır”. Bunun üzerine, Hz.Ebu Bekir (ra): “Anam babam sana feda olsun Ey Allah’ın Resulü! Bu kapıların hepsinden çağırılan Müslüman olacak mıdır?” diye sorar. Hz. Peygamber (sav) Efendimiz: “Evet, senin onlardan biri olmanı umarım” buyurdu. (Buhari)
Bu uzun ve sıcak günlerde iftar vakti olunca seviniyor, yemeğe ve suya kavuşunca rahatlıyoruz. Oysa asıl ferahlık ve rahatlığı oruçlular Allah’a kavuşunca yaşayacaklar:
İmkânlarımız nispetince, oruç tutan kimselere iftar soframızda yer ayıralım. İftar soframızı dostlarımıza, komşularımıza ve özellikle fakir ve muhtaçlara açalım. Ecir ve sevap kazanalım.
Ecri ve sevabı bu kadar çok olan Ramazan orucunu mazeretsiz terk etmeyelim. Nefsimize ve yanlış telkinlere uymayalım. Farz olan Orucumuzu zamanında tutalım. Mazeretsiz oruç tutmamak büyük günahtır. Dinde geçerli bir mazereti olmadığı halde orucunu tutmayan kişi Allah (c.c.) isyan etmiş, pek çok sevaptan ve manevi nimetten yoksun kalmış olur. Büyük günah işlemiş olur. Peygamberimiz (s.a.v.), bu konuda: