Bütün hamdlar ve övgüler Allahu Teâlâ'ya mahsustur. Salat ve selam Fahri Kâinat (sav) aline ve ashabına olsun.

Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala ali seyyidina Muhammed

Allahu Teala Mukaddes kitabımız Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyuruyor.

”Ey iman edenler, Yahudileri ve Hıristiyanları kendinize dost edinmeyin. Onlar ancak birbirinin dostudurlar. İçinizden kim onları dost edinirse, o da onlardandır. Allah, o zalimler güruhuna asla muvaffakiyet vermez.” (Maide suresi. 51.)

Yüce dinimiz İslam! Hz. Allah (c.c.) tarafından, insanlığa son hayat nizamı olarak gönderilmiştir. İslam dini, itikadi, ameli, ahlaki, içtimai ve hukuki hükümleriyle, kıyamete kadar, her asırda ve her cemiyette tatbik edilmesi gereken tek dindir. Bütün sistemlerin üstündedir.

İslam dininin bütün insanlığa hâkim olmasını istemeyen, O’nun bazı hükümlerini kabul edip bazı hükümlerini kabul etmeyen, O’nu yaşanan nizam olmaktan çıkaran, O’na sırt çevirip, başka düzenlerin emir ve prensiplerine göre hareket eden kimselerin, İslam dini içerisinde yeri olamaz.

Müslüman, yaptığı her işin ne olduğunu bilmek zorundadır.  Çünkü Müslümanın kendine has inancı vardır, yaşayışı vardır, şahsiyeti
vardır. Bu inanç ve şahsiyet ve bu şeref Müslümana Allahu Teala tarafından verilmişti

Miladi yılbaşı, Hıristiyan kültür ve hayatının izlerini taşımaktadır. Bunun Müslümanlarla hiçbir ilgisinin olmadığı da kesindir.

O halde Miladi yılbaşının İslam diniyle bir ilgisi yoktur Müslümanım dediği halde, bu yılbaşı gecesi için aylarca önceden hazırlanmaya çalışanlar, içki ve kumar parası arayanlar, güzelim hindileri keserek meze yapanlar, evlerini ve iş yerlerini çam fideleri Noel babalarla süsleyenler, radyo ve televizyonlarda sabahlara kadar eğlence programları düzenleyenler, neyi, niçin ve nasıl kutluyorlar?

Hiçbir Yahudi ve Hıristiyan görülmüş müdür ki, Müslümanların bayramlarını yılbaşını adetlerini ve örflerini, kutlamak için günlerce
hazırlansın ve böyle bir işi yapsın. Müslümanlara ne oldu ki, Vatikan kilisesini geride bırakan bir kutlama yarışına girmiştir. Bu inanç ve ibadetlerimizi hançerlemek değil midir?

Batının düşüncesini, sistemlerini, örf ve adetlerini, benimsemeye başladığımız günden beri, her şey alt üst olmuştur.

O kadar ki, beş vakit namazını kılan orucunu tutan, hacca giden, zekat veren, öşürünü veren, Müslümanlar bile, farkında olmayarak dahi olsa, İslam’ı bir sistem olarak kabul edemez duruma düşmüşlerdir.

Çünkü batı ve onun gizli ajanları, böyle şartlandırmışlardır. Kendimizi İslami ölçülere vurduğumuz zaman görüyoruz ki, evlerimiz yangın içindedir.


Evlatlarımız yangın içindedir. Oğlum namaz kılmıyor, cumaya gitmiyor, kızın başını örtmüyor, seni dinlemiyor. İctimai ve ahlaki hayatımızda
yangın içindedir. İslam hayatımızın hiçbir yerine hâkim değil.

Hâlbuki İslam teslim olmak anlamına gelir. Emirlere teslim yasaklara teslim olmaktır. Konumuzla ilgili ayeti kerimede, Allahu Teala Mukaddes kitabımız Kur’an-ı kerim’de şöyle buyuruyor.

”Ey iman edenler, Yahudileri ve Hıristiyanları kendinize dost edinmeyin. Onlar ancak birbirinin dostudurlar. İçinizden kim onları dost edinirse, o da onlardandır. Allah, o zalimler güruhuna asla muvaffakiyet vermez.” (Maide suresi. 51.)

Bir Müslüman, elbette herkese karşı insanlık vazifelerini yerine getirecektir. Dostluk insanlık, vazifelerinin ötesinde, onların düşüncelerini, yaşayışlarını, örf ve adetlerini yapmayacaktır.

İslam dini bunu kesinlikle reddeder. Bir başka ayeti kerimede ise, Sevgili Allah’ımız şöyle buyurmaktadır.

”Ne Yahudiler ve ne de Hıristiyanlar, sen onlara tabi olmadıkça, asla senden razı ve hoşnut olmazlar, Habibim deki: Yol, Allah'ın gösterdiği yoldur, İslam'dır ” (Bakara suresi. 120.)

Şimdi düşününüz. Yıllardan beri Müslümanlar, Yahudi ve Hıristiyanların, kültüründen, kanunlarından, örf ve adetlerinden tutun da yaşayış şekillerine varıncaya kadar her şeylerini şuursuzca taklit etme yarışına girmiştir.

Bütün bunlara rağmen onlar Müslümanlardan hoşnut olmuşlar mıdır? Hayır: O halde kendinize geliniz.

Dostlarınızı iyi seçin. Sizin dostunuz, Hazreti Allah (c.c.) dır. Sevgililer sevgilisi (sav) den ve Müslümanlardan başkaları değildir. Yahudi ve Hıristiyanların örf ve adetlerini yaşayışınıza sokmayınız. Miladi yılbaşının Müslümanlarla bir ilgisi olmadığının biliniz.


Sevgili peygamberimiz (sav) bir Hadis-i Şeriflerinde: “Kim bir kavme benzemeye özenirse, o da onlardandır.” buyurmuşlar ve bu suretle, Hıristiyanlık ve kokuşmuş Yahudilik adetlerine özenti duymaya set çekmiş, taklitçiliği adet haline getirenlerin milli ruhunu kaybedip, özendiği o topluluğun mahiyet ve karakterini elde edeceğine işaret buyurmuşlardır.

Ehli küfre benzememek. Teşebbüh; taklit etmek, benzemek manalarına gelir. Bu benzeme, inanç ve îtikâdî esaslarda olacağı gibi, fikir, söz ve fiilde de olabilir. Benzeme, küfre olursa, küfür; mâsiyete olursa, mâsiyet; hayra ve güzelliğe olursa makbul ve muteberdir. (Sünen-i Ebû Dâvûd, )

Bir müminin, yaşayışı, konuşması, gezmesi, ticaret hayatı, ziraat hayatı, giyim kuşamı, kılık kıyafeti, saçı sakalı, bıyığı, oturup kalkması, yiyip içmesi, gezip dolaşması, sosyal hayatının her safhası, İslam dinine göre olmalı, Mümin her zaman model insan olmalı.

Güzeller güzeli buyuruyor. “Mümin koku satan kimse gibidir. Yanında Otursan için açılır.  Onunla gezsen veya ortak iş yapsan faydasını
görürsün. Onun her işi faydalıdır”


Müsamahayı esas alan İslâm dinî, başkasına benzeme ve bilhassa kâfirleri ve fâsıkları taklit etme hususunda, çemberi iyice
daraltmıştır.

Rabbim Müminleri Yahudi ve Hıristiyanlara benzemekten muhafaza eylesin.

Eyy nefis! Bir ezanla geldin bir selayla gidersin.

Ölüm senin peşinde. Ya sen neyin peşindesin.

Ahiret yüzünü çevirmiş bize doğru geliyor.

Dünya ise sırtına bize dönmüş gidiyor.

Unutmayalım! Bugün amel var hesap yok,

Yarında hesap var amel yok. Hazreti. Ömer (r.a)

Hem deme! Bende herkes gibiyim, çünkü herkes sana kabir kapısına kadar arkadaşlık eder.


Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala ali seyyidina Muhammed