Bismillahirrahmanirrahim.
Bir Annenin Feryadı.
Bizleri Müslüman olarak yaratan, peygamber ve sahabe sevgisiyle donatan, Mevla Tealaya sonsuz hamd olsun. Âşıkların gözyaşları adedince, denizlerin damlaları adedinde, Salât ve selam Hz. Muhammed (s.a.v.) ‘e âline olsun.
Allahumme salli ala Muhammed’in ve ala ali Muhammed.
Değerli okurlarım! Bugünkü makalemde sizlere çok ilginç bir hikâye anlatacağım. Okuyunca gözyaşlarınıza hâkim olamayacaksınız.
Köyümüzde dinine bağlı, çok hayırsever komşular tarafından sevilip hatırı sayılan, aynı zamanda babası da o çevrede molla abdullah diye tanınan büyük âlimlerinden bir zatın oğlu hacı âli amca bu aileye de köyümüzde hacıgiller diye tanınırdı, büyük bir aileydi.
İşte bu Ali amcanın iki oğlu ikide kızı vardı. Erkeklerden büyüğün ismi Ammar ons ekiz yaşında küçük oğlunun ismi de Mehmet on yedi yaşında.
Hacı âli amca çocuklarını İslami bir terbiye üzerine yetiştirmeye çalışır kendiside her haliyle yani gezip dolaşmasıyla, oturup kalkmasıyla giyim kuşamıyla temizliğiyle de insanlarla teşri mesayısıyla davranışlarıyla, cömertliğiyle hem komşuluklarıyla hemde diğer insanlara karşı örnek olmaya çalışırdı.
Komşularda hacı ali amcaya ayrı bir iltifat eder, saygı duyar hürmet gösterirlerdi. Köy sakinleride bir sıkıntı bir huzursuzluk olduğunda, komşular Hacı ali amcaya başvurur oda hemen ilgilenir, muhtar heyeti yanına alarak olay yerine gider o sıkıntıyı hallederdi.
Ayrıca eskiden köylerde köy konağı vardı köye gelen misafirler bu odada köy ağası tarafından ağırlanırdı.
Misafir atla gelirdi atın üzerinden heybesi alınır, at hemen ahıra alınır yemi suyu verilirdi. O zaman ki şartlarda gelen misafirin ağırlanması için gereken her şey vardı gelen misafir rahat etmesi içinde misafir odası evden biraz kenarda yapılırdı, köyümüzde böyle bir konak var, İşte anlattığım bu köy konağıda Hacı ali amcaya aitti.
Ayrıca kendi çocuklarına ve eşine karşı son derce şefkatli davranır onları hiçbir zaman kırmamaya özen gösterirdi.
Onlara daima namazınızı kılın diye namaz üzerinde çok dururdu.
Orucunuzu tutun, haramlardan sakının kimsenin bağından bostanında izinsiz bir şey koparıp yemeyin her halinizle ve davranışlarınızlada herkese örnek olun diye nasihat ederdi.
Köyümüzün her kesimden insanları, genç ihtiyar demeden özellikle kış gecelerinde kendi misafir odasında toplar onlara, Kur’an- Kerim öğretirdi.
Kur’an-ı Kerime çıkan öğrencisinin ailesi kendi imkânına göre, köylülerine ziyafet verirdi ve her Cuma akşamı Çocukları caminin yanına toplar onlara dua eder çocuklarda âmin derdi, onlara şeker dağıtırdı.
Özellikle Cuma akşamları “Siret-i Nebi” kitabı okurdu. Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.) de hemen Salatü selam getirilirdi.
Allahumme salli ala Muhammed’in ve ala ali Muhammed.
Hep beraber çok zevkli olurdu. Sevgilinin hayatı anlatılırken bizde gider büyük bir zevkle dinlerdik hey gidi günler hey.
Kendi imkânlarına göre pestil, ceviz, dut, çay, pasta, gibi şeyleri ikram ederdi, çevresi tarafından takdir edilen bu Hacı Ali amca, kendi çocuklarına da namazın faydalarını, faziletlerini ve dini bilgileri öğretirdi.
Namaz kılanların cehennemin üstüne kurulan sırat köprüsünden hızlı bir şekilde geçeceklerini ve doğruca cennete gireceklerini, namaz kılmayanların da bu sırat köprüsünde bulunan çengellere takılarak cehenneme düşeceklerini ve orada azap göreceklerini. Mahşerde ilk hesap namazdan olacaklarını da anlatırmış.
Büyük oğlu Ammar dinine düşkün namaza namazlarını hiç aksatmadan hem de camide cemaatle kılmaya gayret gösterirdi.
Cuma günü camide, imamın hutbesini de büyük bir zevkle dinler eve geldiğinde annesine babasına ve kardeşine anlatırdı. Hacı ali amcanın küçük oğlu Mehmet ise abisinin tam tersine namaz kılmamaya camiye gitmemeye özen gösterir
Hem namaz kılmadığı gibi hem de kıldım diye yalan söyleyerek güya babasını kandırır. Hacı ali amcada oğlu Mehmet’in namaz kılıp kılmadığının tabi ki farkında
İşte bu fedakâr baba bir akşam aile sohbetin bitiminden sonra namaz kılmayan oğlu Mehmet’e dönerek şöyle bir teklifte bulunur.
Bak oğlum yarın sabah namazından itibaren beş vakit namazını kılarsan bende sana yatsı namazından sonra burada ailenin huzurunda şu kadar bir para vereceğim der.
O zamana göre para büyük bir meblağdır. Mehmet parayı duyunca düşünmeye başlar. Düşünür ama yinede parayla bile olsa namaz kılmayı nefsine kabul ettiremez.
Hacı ali amcanın namazını hiç kaçırmayan ve abdestsiz ayağını yere basmayan, Mehmet’ten bir yaş büyük olan oğlu Ammar ise, babasının bu teklifi karşısında derin derin düşüncelere dalar.
Aklından şöyle geçirmeye başlar, aslında babam çok iyi ve iyiliksever bir insan bu teklifi kardeşi için neden yapmıştı. Bir mana verememiş. Hâlbuki ben namazımı hep kılıyorum üstelikte camide cemaatle, Ammar da düşünür şu karara varır.
Bende babama söylesem acaba banada para verirmi ve bütün gayretini toplayarak babasına şöyle der, babacım bir şey söyleyebilir miyim babasıda namazını kıldığı ve dinine çok düşkün olduğu için bu oğluna karşı ayrı bir sevgi duyar her şeyiyle de çok ciddi ve dürüst olduğundan benim Ömer oğlum derdi.
Ama sevdiğini de belli etmezdi şımarmasın diye. Hacı ali amcada söyle benim oğlum der.
Ammar ezilerek söze başlar baba şey diye diyecektim ki kardeşim Mehmet hiç namaz kılmıyor, bir de namazlarımı kılıyorum diye size yalan söylüyor sizi kandırıyor, ben de senin oğlun değil miyim ben de namazımı kılıyorum hem de camide cemaatle bana para yok mu diyecektim der
Babası Ali amca bu teklife sevinir ve şöyle der bak benim güzel oğlum sanada para vereceğim ancak bir şartım var.
Ammar şaşkınlıkla sorar buyurun babacım der babası cevap verir sen de namazını kılmadığın gün benden kardeşin Mehmet’e verdiğim paranın iki kat fazlasını alacaksın evde hemen bir sessizlik hâkim olur.
Anneleri Fatma Hanım ve bütün aile fertlerinin gözleri Ammar’ın yüzüne çevrilir Ammar birden iliklerine kadar ürperir tüyleri diken diken olur.
Yanakları kızarır gözlerinden gayri ihtiyari yaşlar süzülmeye başlar kendi kendine bir şeyler söylemeye çalışır fakat söyleyemez sesi kısılır kelimeler boğazına düğümlenir ve arkasından sessizce yerinden kalkarak geriye döner o titrek sesiyle hayır hayır ben bunu yapamam ve toplantı yerini terk ederek odasına çekilir.
Ellerini yüzüne kapayarak hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlar. Aile fertleri bu manzaraya bir mana veremezler.
Biri namaz kılmamakla ödüllendiriliyor. Namaz kılan öteki oğlu ise namaz kılmadığı gün ödüllendirilecek.
Anne Fatma Hanım oğlunun bu şekilde ağlayarak odayı terk etmesine son derece üzülür ve Hacı ali amcaya feryadı basar şöyle der..
Bey yaptığını beğendin mi? Çocukların içinde zaten bir çocuğun var namazını kılan dinine düşkün onu da ağlattın der.
Fatma Hanım hemen yerinden kalkar ağlayarak toplantıyı terk eden Ammar oğlunun odasına gider oğlunu teselli eder bak oğlum baban senin namaz kılmayı ne olursa olsun bırakmayacağını bildiği için öyle söyledi der.
Bir anne şefkatiyle oğlunu kucaklar sever öper bağrına basar, saçlarını okşar ve gözyaşlarını siler. Bak oğlum baban seni namaz kıldığın için daha çok seviyor ancak sizi küçük bir imtihana tabi tuttu, der ve oğlunu teselli eder.
Rabbim evlatlarımızı abdestli, namazlı, Kur’anlı tesettürlü Allahını, peygamberini, vatanını ve milletini seven İslam’a bağlı birer hayırlı evlat olmayı nasip eylesin.. Selam ve dua ile.
Allahumme salli ala Muhammed’in ve ala ali Muhammed