Bütün hamdlar Hz. Allah (c.c.) mahsustur. Salat ve selam Hz. Muhammed
(sav) aline ashabına olsun.

Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala ali seyyidina Muhammed

Efendimiz (sav) Mekke-i Mükerrem’de geldiği zaman yalnız Hicaz bölgesinde değil bütün dünyanında dini, ahlaki, çehresini değiştirmek gibi ağır ve çetin bir vazifeyi tek başına yüklenmiş oluyordu.

Müşriklerden biri bir kız çocuğunun doğumu ile müjdelendiği zaman öfkesini içine çeker, kızgınlığından yüzü kapkara olur, kendisine verilen kötü saydığı bu haberden dolayı insanlardan saklanır, (bunu ne yapayım) sağ bırakıp hakarete katlanarak tutayım mı, yoksa toprağa mı gömeyim diye düşünür kalırdı.” (Nahl Suresi.)

Arabistan ülkesi, çeşitli din ve mezheplerin, kötü geleneklerin,
hurafelerin, her türlü ahlaksızlıkların dalgalandığı bir ülke idi.

Orada içki, kumar, hırsızlık, vurgunculuk önlenemez bir hale geldiği
gibi yetimlerin, dulların, öksüzlerin, acizlerin mallarını ellerinden
almak, zengin ve güzel kadınları kaçırmak gibi zorbalıklar vardı.

Kız çocuğu dünyaya getirmek yüz karası sayılırdı, kız çocuğu olan baba
kızı olduğu için cahiliye döneminde yüz karası sayılır, başını yerden
kaldırıp insanların yüzüne bakamazdı.

Kızın babası kız çocukları “dört beş” yaşına gelince babası annesine
kızımı dayısına götüreceğim onu yıka güzel kokular sür, temiz
elbiselerini giydir derdi.

Çaresiz anne de bu kelimenin ne anlama geldiğini çok iyi bilir ancak
yapacağı bir şey yoktur. Sessizce ağlar, ağlar ve gözyaşlarını içine
gömer.

Anne ciğer paresi yavrusunu yıkar temizler, baba kızının elinden
tutarak evden uzaklaşır daha önce kazdığı bir çukurun yanına kadar
ciğer paresi kızını götürür.

Baba kızına bir tekme vurarak diri diri toprağa gömer, kızın çığlık
sesleri onlara mey sesi gibi gelirdi. Veya ellerinden tutulup su
kuyularına atılır, onların boğulup gitmelerine karşı hissiz kalınırdı.

 Güzeller Güzeli’ne (sav) bir adam gelip “Ya Resülüllah! Biz cahiliyet devrinde yaşamış insanlarız. Putlara tapar, çocuklarımızı öldürürdük. Benim bir kızım vardı. Çağırdığım zaman yanıma sevinerek gelirdi.

Bir gün yine onu çağırmıştım. Koşarak geldi, arkama düştü. Onu evimize
uzak olmayan bir kuyumuza kadar götürdüm.  Elinden tutup kuyuya
atıverdim onun bana son sözü ‘babacığım!’ beni kuyuya niye
attın, demekten ibaret oldu” demişti.

Kâinatın Efendisi (sav) teessüründen ağlamaya başladı. Orada
oturanlardan birisi “Be adam! Rasulüllah’ı (sav) hüzün içinde
bıraktın” dedi. Merhamet Peygamberi (sav) ona “Söylediklerini
tekrarla” dedi. Adam tekrarlayınca Efendimiz (sav) yine ağladı.

Gözlerinden akan yaşlar sakalını ıslattı. Gözlerinin yaşını sildikten
sonra ona “Muhakkak ki Allahu Teâlâ cahiliyet icabı olarak yeniden
işlemedikçe orada kor, İslam devrine geçirmez” dedi.


Cahiliye zamanında kız çocukları “dört-beş” yaşına gelince babası
tarafından diri diri toprağa gömülüyordu, anne bu çocuğa müdahale
edemiyordu, çaresizdi yapacağı hiçbir şey yoktu. Sessizce gözyaşlarını
içine akıyordu.

Kız çocuğunu besleyip büyütüyorlar, çocuk yiyip içiyor anne ve babası
tarafından seviliyor okşanıyor beş yaşına gelince, Öz babası put
pereslerin geleneklerine uyarak önceden kazdığı kuyuya götürüp kızını
tekmeyle itip geliyor.

  Bu kadın müşrik Müslüman değil, puta tapan cahiliye
toplumda yaşıyor. İslam dini gelmeden önce.

Günümüzdeki duruma gelince, anne karnındaki yavru daha dünyaya
gelmeden Müslüman bir annenin karnında annenin isteği üzere bu yavru
ister zina çocuğu olsun ister nikahlı olsun makasla kıtır kıtır
kesilerek bu masum yavru çöpe atılıyor. Anne evlat katili oluyor,
büyük günah işliyor.

Yavrunun günahı ne? Bu kadında Müslüman, İslami toplumda yaşıyor.

Kuranı Kerimde tasvir edildiği üzere: ‘müşriklerden biri bir kız
çocuğunun doğumu ile müjdelendiği zaman öfkesini içine çeker,
kızgınlığından yüzü kapkara olur, kendisine verilen kötü saydığı bu
haberden dolayı insanlardan saklanır, (bunu ne yapayım) sağ bırakıp
hakarete katlanarak tutayım mı, yoksa toprağa mı gömeyim diye düşünür
kalırdı.” (Nahl Suresi.)

İşte böyle bir takım yersiz ve biçimsiz telakkiler neticesinde idi ki,
kadın alınıp satılan bir eşya derecesine durumuna düşmüştür. Dini
buhran, içtimai, ahlaki buhrandan daha az ve önemsiz değildir.

Her şeyi inkâr eden itikatsızlıklar tuhaf tuhaf akideler
putperestlikler almış yürümüştü ki, Kâinatın Efendisi, (sav) peygamber
olarak geldi, cahiliye adetlerine son vererek kız çocuklarını diri
diri toprağa gömmekten kurtarmıştır.

“Allah Rasulü (sav) Çocukları kucaklar ve öperdi. Saçlarını okşardı.
İlgilenir ve iltifat ederdi. Çocuklarla şakalaşır, hatırlarını
sorardı. Hasta çocukları ziyaret ederdi. Onlara selam verirdi.
Çocuklar arasında ayrım yapılmasını istemezdi.” ( El-Hâkim;
el-Müstedrek)

Kur’an-ı Kerim’de ayetler doğrultusunda gönderildiği toplumda cari
olan kız-erkek ayrımını kesinlikle yasaklayarak erkek çocuğu üstün
tutma geleneğini ortadan kaldırmaya gayret etmişti.

Bunda gerek Allah Rasulü’ (sav) kendi kızlarına karşı davranışlarının,
gerekse bu konudaki emir ve tavsiye mahiyetindeki hadislerinin de
önemli rolü olmuştur.

Söz gelimi “Eğer ben birisini üstün tutacak olsaydım, kızları üstün
tutardım” buyuran, efendimiz (sav), sefere çıkarken en küçük kızı Hz.
Fatıma (r.a.) ile vedalaşır, dönünce de ilk olarak ona uğrardı. Yine
“Ben kızlar babasıyım” buyururlardı.

Sevgililer sevgilisi (sav) kız babası olmakla iftihar ediyor. Bu
vesikalar karşısında hiç kimse, İslamiyet kadınlara, kızlara değer
vermiyor diyemez.

Kız, çocuğu olunca üzülmek, hele hele anneyi suçlamak çok yanlıştır. Bir yerde görev yaparken orada ki Müslümanlar bana dediler ki hocam
kaç tane uşağın var. Bende onlara dedim ki, üç tane çocuğum var.

Onlar çocukların sormuyoruz kaç tane uşağın var. Yani kaç tane oğlun
var, anladım ki kız çocuklarını insandan saymıyorlar.

Ülkemizin bazı yörelerinde kız çocuklarına mirastan pay vermiyorlar mirası bırak insandan bile saymıyorlar.

Gerçek bir olayı sizlerle paylaşıyorum. Samimi bir dostum anlatmıştı.
Bir Müslüman hanımdan ısrarla erkek doğurmasını ister, hanımı üçüncü
doğumda da yine kız çocuğu dünyaya getirir, bu duruma çok kızıp
öfkelenen koca hanımına, dördüncü çocuğu da kız doğurursan seni
öldürürüm diye tehdit eder.

Kadın dördüncü çocuğu dünyaya getirmek için hastaneye yatırılır, ama
kadın cağız hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlar. Hemşireler hanım niçin bu
kadar ağlıyorsun hanım başından geçenleri anlatır.

Doğum gerçekleşir, buda erkek fakat iki gözü cinsel organı ve makadı
hiç yok çocuk ağlar sağ avucunun içi açılır elinin içindeki Arapça yazı
hemşirenin dikkatini çeker yazıyı okuyamazlar Arapça bilen birisini
çağırırlar yazı şöyledir. Ey kulum bu kadarını biz yarattık geri sinide
sen yarat.  Diye, doktorlar bir mana veremezler kocayı çağırır durumu
anlatırlar.

Koca yaptığı isyanı anlar eyvahlar eder, doktorlar derki birkaç saat
kontrol altında tutacağız eğer yaşarsa ameliyatla bir şeyler yaparız,
çocuk yaşamazsa yapacağımız bir şey yok. Çocuk birkaç saat sonra ölür.

Bu konuyla ilgili Kur’a-ı Kerimde şöyle buyrulur.

“Allah dilediğine kız, dilediğine erkek çocuk bahşeder. Kimine hem
erkek, hem kız çocuğu verir, dilediğini de kısır bırakır. Her şeyi
hakkı ile bilen ve her şeye gücü yeten ancak Allah’tır” (Şura Suresi,)

Peygamberimiz (sav) (Kız çocuklarını hor görmeyin) buyurdu. Hor görmek
dini bilmemekten ileri gelir. Hayırlı evlat istemelidir.

Hayırlı olmadıktan sonra, kız veya erkek olmuş ne fark eder? Bazı
insanlar ısrarla erkek evlat ister. Bugün erkek evlat olup annesine
babasına bakmayan ne kadar evlat var,

Huzur evlerindeki yaşlı anne ve babalar orada neyi bekliyorlar
bunların erkek evlatları nerede? Dinimizde, kadının ve kız
çocuklarının fazileti büyüktür.

 Ben Allah'tan hayırlı evlat istedim bana kız çocukları verdi Hz. Muhammed sav

“İki kız çocuğu dünyaya getiren kadın hayırlı kadındır.”

“Kimin üç veya iki veya bir kızı veya kız kardeşi olur da onlara iyi
muamelede bulunur, İslam eğitimlerini de en güzel şekilde yerine
getirirse Allah (c.c.) onları kendisi için cehenneme perde kılar ve
onu cennetine koyar.” (Es-Sünen:)

 “Kız çocuğunu güzelce terbiye edip, Allahü Teâ’lânın verdiği
nimetlerle bolluk içinde yedirir giydirirse, o kız çocuğu onun için
bir bereket olur, Cehennemden kurtulup kolayca Cennete girmesine
vesile olur. (Taberani)

“Çarşıdan aldığı şeyleri, erkek çocuklardan önce kız çocuklarına
verene Allahü Teâlâ rahmetle nazar eder. Hz. Allah, rahmetle nazar
ettiğine de azap etmez.

“Çarşıdan turfanda meyve alıp evine getiren, sadaka sevabı alır.
Getirdiği meyveyi, erkek çocuklarından önce kız çocuklarına versin!
Kadınları, kızları sevindiren, Allah korkusundan ağlayanlar gibi sevap
kazanır. Allah (c.c.) korkusundan ağlayanın bedeni de Cehenneme haram
olur.”[İbniAdiy)

“Üç kız veya kız kardeşinin geçim veya başka sıkıntılarına katlananı,
Allahü Teâlâ Cennete koyar.” Eshab-ı kiramdan biri, “İki tane olursa
da aynı mıdır? Diye sual edince, Efendimiz “Evet, iki tane olursa da
aynıdır” buyurdu.

Başka biri, “Ya bir tane olursa? Diye sual etti. Cevabında buyurdu ki:
“Bir tane de olsa gene aynıdır.”(Hakim,Harâiti)

Görüldüğü gibi, kız çocuklarına değer vermeyenler, insan olarak
görmeyenler İslam dinini bilmeyen kimselerdir.

Ya Rabbi! Evlatlarımızı hayırlı evlatlardan eyle .Amin.

Allah Rasülü (sav) bir gün bana Hz. Cebrail (as) geldi. Ya Rasülellah
senin ümmetinden bir kimse, size günde 10 defa salavat getirirse,
yarın kıyamet gününde, ben onun elinden tutar sıratı kuşlar gibi
geçiririm.

Allahümme salli seyyidina ala Muhammedin ve ala ali seyyidina Muhammed