Mutsuz ve şikayet halinde olan, her şeyden yakınan insanları yakından gözlemlerim, onların bilinçaltına inmeye ve kaygının mutsuzluğun kaynağını bulmaya çalışırım. Diyebilirsiniz ki sana ne herkesin bilinçaltındaki kaynaktan.
Evet kişilerle değildir derdim; olayların oluş şekli ve düşüncelerin çıkış noktası bana rehber olur, kendimi de gözlemlerim onlarla beraber. Karşılaştığım her sonuç bana insanların kaygı ve mutsuzluk kalıbının içinde zihinlerinin onlarla oyun oynayarak dibe çökerttiğidir. Çoğu zaman kendimi de bu kalıbın içinde bulmuşumdur.
Çok kere herkesi derin bir sarsıntıyla silkelemek ve uyanın demek istemişimdir. Oysa düşüncelerimizin netliği ve temizliği, içimizdeki sevginin rehberliği bize ne mucizeler yaşatacak kimbilir ?
Ah bir bilseniz yaşamın güzel olması bizim net olmamıza ve evrenle bütünlük sağlamamıza bağlı. İkilik içinde boğulup kalan bir toplum içinde yaşamaktayız.İkilik içindeyiz;
hayaller var ama korkağız,
hayaller var ama tembeliz,
hayaller var ama cesaretsiziz,
hayaller var ama sadece somut şeyler peşindeyiz.
Her şeye gördükten sonra inanmayı seçmişiz. Oysa gerçek inanç görmeden inanmak ve sonra gerçeğe dönüşünü izlemektir. ’ Ol der ve olur’ ayetindeki güce teslim olamayız bir türlü. Herkes inanç ve imandan bahseder ama onun gücüne teslim olmayı başaramaz korkuyla O inancı zayıflatır.
İkilikten kurtulup bütünlüğe ulaşmak kişinin sürekli kendini yenmesi ; içine sızmaya çalışan en küçük bir olumsuzluk ifadesine bile geçit vermeden, içindeki hiçbir alçalmaya veya hüzün kırıntısına ne kadar önemsiz olursa olsun engel olmaktır.
Zihnimizin oyununun farkında olmalıyız. Bizi sürekli kendi bataklığına çekmeye çalışacaktır. O hiç susmaz ama biz onu etkisiz hale getirebiliriz. Her ikilik çıkardığında seçimimizi ve netliğimizi belirleyip onu etkisiz hale getirebiliriz. Yaşamı daha huzur dolu ve amacına uygun yaşamak için bunu yapmalıyız…
ZAMAN SANA SALDIRDIĞINDA SEN ZAMANI YUT,
ISTIRP SANA SALDIRDIĞINDA SEN ISTIRBI YUT,
ŞÜPHE SANA SALDIRDIĞINDA SEN ŞÜPHEYİ YUT,
KORKU SANA SALDIRDIĞINDA SEN KORKUYU YUT.. (STEFANO D’ANNA)
Melek BAŞKALYONCU