Bugün ki yazımda size 5 asır önce yaşamış Bağdatlı Ruhi’den ve yazdığı tasavvufi gazelinden bahsedip içsel bir yolculuk yaptırmak istedim.
Bağdatlı Ruhi, aşikane, rindane gönüllü, fikri ve sosyal konuları işleyen, dönemine şahitlik etmiş, duyarlı ve gözlemci, tasavvufi tarzda şiirler yazmış olmasına rağmen hiçbir mezhebe bağlı kalmamış Osmanlı klasik dönem şairidir.
Şairin yazdığı tüm şiirler insanı mana denizine daldıran, ruhunda ve kalbinde bulunan, davranışlarına yansıyan tüm kirleri fark ettirip, arınmamız ve tertemiz saf sevgiyle kaplı öz benliğimize varmamızı kolaylaştıracak rehber niteliğindedir.
Her dönem eskiyi arar hayıflanmalarla süsleriz sözlerimizi ‘’eskiden böyle kötü değildi her şey vs…’’ . Halbuki eski ve yeni diye bir durum yok, sadece şekil değişiyor. Çünkü insanı yoldan çıkaran, özünden uzaklaştıran ve kışkırtan nefsi haller ve şeytan dünya var olduğundan beri çalışmasını şekil değiştirerek devam ettirmekte. Kötülüğün, hırsın, öfkenin, kıskançlığın, baş olma sevdasının, zamanı yok, sadece onların ne kadar kontrol altına alınıp alınamadığı var. Eğer tüm bunlardan uzak olmayı ve kendimizi yönetebilmeyi başaramazsak her dönem aynı sonuçlarla karşılaşmak muhtemel. 16.yy. da yaşamış Bağdatlı Ruhi de 5 asır önce günümüzde konuşup uygulamakta çoğu zaman zorlandığımız bilge davranışları ve bizi ebedi saadetten mahrum bırakacak, dünyevi sıkıntılara sebep olacak zararlı halleri bize bir bir nasılda güzel anlatmış..
Gazel
Ey tacir! Menfaatlerin yer almadığı kıyamet gününde senden altın ve gümüş isterler sanma! O günde temiz kalp isterler.
Korku ve ümit alemi olan Berzah’ tan geçmeye bak, amaçsız ol ve oyalanma. Çünkü ahir zamanda ne ümit, ne korku isterler.
Arif isen bildiğini unutup bilmezlikten gel! Birlik meclisinde ne ilim ne de çok alim isterler.
Göksüz, güneşsiz ve aysız alemde; asla ne mühendis, ne astronomi bilgini ne de filozof isterler.
Manaların ortaya çıkartıldığı alemde, bir çok bilinmeyen anlaşılır. Oraya öfkeli nefisler varamaz, orada yumuşak huylu isterler.
Mana dairesine yabancı olanları almazlar. Oraya ezelden tanıdık, eski dost isterler.
Her zaman rıza ile teslim olanların gittiği dergahın müridi ol! Dilekleri yerine getirmek için hizmette devamlı bulunan isterler.
Yokluk dergahına varıp dileğini sunma! Orada ne sipahi ne de mal mülk sahibi isterler.
Suçunu kabullen ibadetin için gururlanma. Çünkü o hikmet hastanesinde, hastalıklı isterler.
Kavuşma şerbetini istersen aşık ol; çünkü aşıklar, çaresiz dert arayıp büyük sıkıntılar çekmek isterler.
Görünen nimetlere gönlünü bağlayan aç gözlüler, emeklerinin karşılığı olarak bolluk cennetleri isterler.
Anlam kıblesini tayin edemeyen yolunu şaşırmışlar, yanlışlıkla secde edip büyük sevap isterler.
Ey Ruhi! Gönül sırlarının hikayesini ezberle! Hazır ol! İlahi mecliste güzel hikaye anlatanları isterler.