Hamtlar Allahu Teâlâ’ya mahsustur. Salatü selam Hz. Muhammed (sav) âline ve ashabına olsun
Allahümme salli ala seyyidina Muhammedîn ve ala ali seyyidina Muhammed
Değerli okurlarım! Medine-i Münevvere Bir aşktır, bir arzudur, bir vuslattır, bir sevdadır, bir muhabbettir, bir hasrettir bir özlemdir Medine-i Münevvere ’ye duyulan özlemin altında yatan, Kâinatın en güzeli Hz Muhammed (sav) e duyulan özlemdir…
Medine-i Münevvere Arap yarımadasının batısında Hicaz bölgesinde, Mekke-i Mükerreme’nin 350. km kadar kuzeyinde ve Kızıldeniz kıyısına yaklaşık 130 km. uzaklıkta olup deniz seviyesinden yüksekliği 619 metredir. Bugün Medine-i Münevvere arasındaki ulaşım, hicret yolu olarak bilinen 450 kilometrelik otoyol vasıtasıyla sağlanmaktadır.
Tarih boyunca Medine-i Münevvere’nin içme suları daha çok güney tarafındaki kuyulardan sağlanmıştır. Burada Güzeller güzeli (sav) in su içtiği ve abdest aldığı 14 kuyu bulunmaktadır. (İbni Şebbe,152, )
İlk İslam devletinin kurulduğu ve içinde yeryüzünde ibadet kastıyla Yapılabilecek üç mescitten biri olan “Mescid-i Nebi’nin” bulunduğu kutsal şehir. Şehrin eski adı ( yesrip) olup, Hicretten sonra Âlemlerin Efendisi (sav.) bu adı değiştirerek buraya Medine-i Münevvere demiştir.
Medine-i Münevvere’nin kelime anlamı “şehirdir” Ancak, bir yere nispet edilmeksizin kullanıldığı zaman Medine şehri kastedilmiş olur. Medine kelimesi Kur’an-ı Kerim’de Mekki ayetlerde “Medain”şeklinde çoğul olarak geçen bir cins isimdir. Medeni ayetlerde ise, Yesrib’in yerine özel isim olarak kullanılmıştır. (İslam ansiklopedisi).
Medine’yi Münevvere coğrafi konumu itibariyle verimli bir vahadır. Kuzey batısında akik vadisi ile ayr dağını güneyden kucaklayan Si’ la dağı, kuzeyinde kunat vadisi ile Uhud dağı şehrin ortasını yararak geçen ve Küba’daki Ranune vadisini de içine alan Batman vadisi yer alır.
Medine’i Münevvere’nin batısında ki Hürretü’l-Garbiye boğazı ile doğusunda ki Hüretü’ş-Şark iyye boğazı bu vadilerle bitişir. Sevr dağı ile Ayr dağının Mescid-i Nebiye uzaklıkları 8 er km. metredir. Hicretten sonra ise, peygamberin şehri anlamında” Medine TÜ’n-nebi”, denilmiş ve sonraları 94 isimle anılmaya başlamış.
Fakat ”Medine”, meşhur olmuştur. 94 isminden bazıları. Medine-yi Münevvere, Medine TÜ’n- nebi, Tayyibe, sime, Karyetü’l-Ensar, Kubbetü’l-İslam, Kalbü’l-İman, Mübareke, Mümine, Medinetü’r-Resül, Darü’l-İman, Harem-Rasülüllah, Darü’s-Selam, Beyt-i-Rasülüllah, Barreh, Tabe, Tayyibe, gibi isimleri vardır. (Semhudi, Vefau’l-Vefa)
Allah Resulü (s.a.v.) Tebük gazasından dönerken Medine-i Münevvere görününce işte Tabe! Demiş Tabe ve Tayyibe isminin, Medine’i Münevvere’yi Hz. Allah (c.c.) tarafından verildiğini açıklamıştır.(Müslim,)
Medine-i Münevvere Mekke-i Mükerreme’den sonra Müslümanlar için Allah Teâlâ-nın kutsal kıldığı ikinci şehirdir. Medine-i Münevvere hudutlarını da tespit etmişti. İşaretlenen bu hudutlar dâhilinde kalan bölge, “Mekke-i Mükerreme’ye” benzer şekilde haram kılınmıştır. Bu günkü Medine-i Münevvere-nin nüfusu (.2004 tarihi. Olarak 868.000 )
Yer üstü sularının kaynağı yağan yağmurlardır. Medine’i Münevvere’de yazlar sıcak geçer, ancak bununla birlikte havası bunaltıcı olmayıp gayet latiftir. Kışları ise hava serin ve yağmurludur. Üretilen mahsullerin başında hurma gelmektedir. Ayrıca portakal, limon, üzüm, şeftali, muz, Medine’i Münevvere şehri, kuzey tarafında 4 km. uzaklıkta Uhud dağı ve ayr dağları ile çevrili, kuzeye doğru hafif meyilli bir ova da bulunmaktadır.
Hicretle birlikte Medine-de ilk yapılan şey, bir İslam devleti kurularak, herkesin, (Müslim gayriMüslim) haklarını ve görevlerini tespit eden bir anayasanın hazırlanması olmuştur. Kurulan bu devletin başkanı tabii Hz. Muhammed (s.a.v.) olup, bütün işler onun emir ve talimatları doğrultusunda yürütülüyordu.
Hicretten hemen sonra Rasulullah ( s.a.v.) ,ın ilk iş olarak yaptığı şeylerden biri de, bir mescit inşa etmek olmuştur. Bu mescit günlük 5 vakit namazların kılındığı yer olmanın yanında, aynı zamanda kurulan devletin idari merkezi konumundaydı. Siyasi, askeri, sosyal bütün meseleler burada çözüme kavuşturulduğu gibi, eğitim, öğretim faaliyetlerinde burada yürütülür.
Osmanlılar döneminde Medine sakin bir hayat yaşadı. Kanuni, Medine-i kapılar ve burçlarla donatılmış 35- 40 ayak yüksekliğinde ikinci bir surla çevrilmiştir. Bu sur Abdülaziz zamanında 25 metre yüksekliğe çıkarılmıştır. Bu sur büyük bazalt ve granit taşları kullanılarak inşa edilmiştir. Yaptığı surun etrafına bir hendek kazdıran, Kanuni kaplı bir suyolu güney deki tatlı su kaynaklarından şehre su getirtti.
Osmanlı dönemi boyunca Mescid-i Nebi 16 defa önemli yenileme çalışmaları ile yenilendi Padişahlar kendileri için Hadimül Haremeyn ( Mekke-i Mükerreme ve Medine’i Münevvere hizmetçisi) unvanını kullanarak bunu büyük bir şeref kabul ettiler.
İkinci Abdülhamit 1901.de İstanbul’u Medine-i Münevvere’ye bağlayacak olan Hicaz demir yolunun yapım çalışmalarını başlattı. Demir yolu 1908.de Medine-i Münevvere’ye kadar ulaştı. Osmanlılar 1800 lü yılların sonunda Suudi Arabistan'ın Cidde şehrinde, deniz suyunu tatlı suya çeviren bir tesis kurmuşlardır.
Fahri kâinat Efendimiz (sav) “Allah’ım! Mekke’yi bize sevdirdiğin gibi, Medine'yi de sevdir! Hatta ondan daha çok sevdir. Medine’de sav ve müd ölçülerimize bereketler ver! Allah’ım! Medine’nin havasını bizim için düzelt! Hummasını da Mekke’nin Cuhfesine naklet! Diye dua etti.
Habibullah’ın (s.a.v.) duası bereketi ile Medine-i Münevvere’nin suyu, havası, verimi değişmiş; Medine-i Münevvere Muhacirler için, çok sevimli bir şehir haline gelmişti.
Bir gün kutsal belde Medine-i Münevvere-ye gitmeyi Rabbim nasip ederse, orada geçen zamanımızı çok iyi değerlendirelim. Her karış toprağında. Allah Resulü (s.a.v.) in ashabı kiramla bir hatırası nın olduğunu, unutmayalım. Medine-i Münevvere sokaklarında gezerken her an karşımıza Güzeller güzeli (sav) çıkacağını bize selam vereceğini, tebessüm edeceğini, hayalimizde canlandıralım.
O günkü şartlarda sahabe efendilerimiz İslami yaymak için azami gayret sarf etmişler, mallarını ve canlarını ortaya koymuşlar, şartlar ne olursa olsun hiç yılmazlar usanmışlar. Dini Mübin’i İslami geniş kitlelere ulaştır mışlardır.
Hz. Ömer bin Hattab (ra) her sabah kalktığında şöyle dermiş:
Allah’ım! Bizi bu sabah taksim edeceğin her hayırdan, Hidayet
Vereceğin nurdan, dağıtacağın rahmetten, vereceğin rızıktan,
Gidereceğin sıkıntıdan, kaldıracağın Musibetten ve koruyacağım fitneden, en çok nasiplenen kullarından kıl.
Kıyamet günü insanların bana en yakını, bana en çok salavat okuyandır Hz. Muhammed (sav)
Allahümme salli ala seyyidina Muhammedîn ve ala ali seyyidina Muhammed
Rabbim cennette sevgiliye komşu eylesin....