KEFEN TABUT MEZAR
Bütün hamtlar ve övgüler Allahu Teâlâ’ya mahsustur. Kâinatın zerresi adedince, Salât ve selam Âlemlerin Efendisi, Hz. Muhammed (s.a.v.) ‘e âline ve ashabına olsun.
Allahumme salli ala Muhammed’in ve ala ali Muhammed
Değerli okurlarım! Ölüm: Ruhun bedenden ayrılması olayı. Ölüm insan varlığı için bir âlemden diğerine intikal etmektir.
Ölüm yok olmak değildir, kelâm bilginlerinin çoğunluğuna göre ruh, suyun yaş ağaca nüfuz etmesi gibi bedenle iç içe olan latif bir varlıktır.
Ehlisünnete göre ruh bâkidir, yok olmaz. İslâm bilginleri; Allahu Teâla Ruhlar öldüklerinde onları vefat ettirir. " (Zümer Suresi,42) ayetini"cesetleri ölünce" şeklinde anlamışlardır.
Bir ayet-i kerimede Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor:
“Her insanın amelini boynuna yükledik. Kıyamet günü kendisine açılmış olarak karşılaşacağı bir kitap çıkaracağız. ‘Oku kitabını, bugün hesap sorucu olarak sana nefsin yeter’ denilecektir.” (İsrâ suresi.13-14)
Bir hadis-i şerifte ise Peygamberimiz (s.a.s) şöyle buyuruyor:
“Kıyamet gününde insanoğlu şu beş şeyden hesaba çekilmedikçe Rabbinin huzurundan bir yere kımıldayamaz:
1-Ömrünü nerede ve nasıl tükettiğinden,
2-Gençliğini ne şekilde yıprattığından,
3-Malını, servetini nereden kazanıp
4-Nerelere harcadığından,
5-Bildiği ile amel edip etmediğinden.”( Tirmizî, Sıfatü’l-kıyâme, 1.)
Hayatta hep yüz yüze olduğumuz hâlde bir türlü idrakine varamadığımız bir gerçek vardır:
Ölüm, kefen, tabut, mezar ve ötesi. Oysa Peygamberimiz (s.a.s) bir hadislerinde, şöyle buyuruyor.
“Ağız tadını kaçıran, lezzetleri yok eden ölümü çokça hatırlayın.”(Nesâî, Cenâiz, 3.) buyuruyor.
Şöyle geriye dönüp baktığımızda görüyoruz ki zengin-fakir, genç-yaşlı, iyi-kötü, zalim-mazlum nice insanlar bu dünyadan gelip geçtiler. Birçoğunun yerinden yurdundan eser bile kalmadı.
Her geçen gün bir sevdiğimiz bizi bırakıp gidiyor. Biz de bir gün sevdiklerimizi bırakıp gitmek için her an gelmesi muhtemel ecelimizi bekliyoruz.
Şurası bir gerçektir ki bugüne kadar ölümden yakasını kurtaran hiçbir insan yoktur.
Her geçen gün yıpranan bedene, ağaran saça dur demek mümkün değildir.
İstesek de istemesek de doğumla geldiğimiz bu dünyadan ölümle ayrılıp gideceğiz. Bu gerçeği Yüce Rabbimiz bizlere şöyle bildiriyor:
“Nerede olursanız olun, sağlam ve güçlendirilmiş kaleler içinde bulunsanız bile ölüm size ulaşacaktır.”(Nisâ suresi.78.)
“Her canlı ölümü tadacaktır.”( Âl-i İmrân suresi.185.)
İmanın altı esasından biri de ahirete inanmaktır. Ahiret yurdu, bu dünyada yaptıklarımızın karşılığını bulacağımız, hâlimize göre mükâfat ya da azap göreceğimiz yerdir.
Öyle ki artık dünyaya geri dönüş yok; herkes bu dünyadaki amelinin karşılığını eksiksiz görecektir.
Kimseye haksızlık da yapılmayacaktır. Yüce Allah bu hakikati şöyle dile getirmektedir:
“Her kim zerre ağırlığınca bir hayır işlerse onun mükâfatını görecektir. Kim de zerre ağırlığınca kötülük işlerse onun cezasını görecektir.”( Zilzâl suresi.7-8.)
Hesap gününde hiçbir şeye itiraz etme hakkımız olmayacaktır. Zira karşımıza çıkan kendi işlediklerimizden başkası değildir. Yüce Rabbimiz bu konuda şöyle buyuruyor:
“Artık kitap (amel defteri) ortaya konmuştur; suçluların, onda yazılı olanlardan korkuya kapılmış olarak, ‘Vay halimize! Bu nasıl kitapmış! Küçük-büyük hiçbir şey bırakmaksızın hepsini sayıp dökmüş!’ dediklerini görürsün. Böylece yaptıklarını karşılarında bulmuşlardır. Rabbin hiç kimseye haksızlık etmez.”( Kehf suresi.49.)
O’ günün manzarasını yine Yüce Yaratıcının kelâmından dinleyelim:
“Kişinin kardeşinden, anasından, babasından, eşinden ve çocuklarından kaçacağı gün kulakları sağır edercesine şiddetli ses geldiği vakit, işte o gün herkesin kendini meşgul edecek bir işi vardır. O gün birtakım yüzler vardır ki pırıl pırıl parlar, güler sevinirler. O gün nice yüzler de vardır ki toz toprak içindedir. Onları bir siyahlık bürür. İşte onlar kâfirlerdir, günaha dalanlardır.”(Abese Suresi. 33-42.)
İnsan, tabiatı gereği dünyaya düşkündür, ahireti ise hatırından uzaklaştırma eğilimindedir.
İnsanoğlunun ölümden hoşlanmamasının, ondan ürkmesinin en önemli sebebi, dünyaya olan aşırı tamah, ölümün ve ahiretin unutulup hazırlık yapılmaması, günah ve isyan karanlığında hakikat ışığının görülememesidir.
Oysa Allah Rasûlü (s.a.s)’nün uyarısı çok ağırdır:
“Gaflete dalan, gülüp oynayan, kabirleri ve toprak altında çürümeyi unutan kul ne bedbahttır! Azan, haddi aşan, nereden geldiğini ve nereye gittiğini unutan kul ne bedbahttır!”( Tirmizî, Sıfatü’l-kıyâme, 17)
Hiç düşündük mü?
Neden, dünyamızda kötülükler, zulümler, haksızlıklar, katliamlar, savaşlar, cinayetler, öldürmeler, suçlar bir türlü sona ermiyor?
Neden, hırsızlık, arsızlık, edepsizlik, fuhuş, zina, taciz, uyuşturucu, alkol, kumar hiç azalmıyor?
Neden, yalan, dolan, gıybet, iftira hiç eksik olmuyor?
Neden, insanlar tabiata, çevreye ve diğer canlılara sürekli zarar veriyor?
Neden, insanlardaki daha çok kazanma, daha çok tüketme, daha çok sömürme, daha çok eğlenme hırs ve tutkusu, ikiyüzlülük, bencillik, haset, intikam, kin ve öfke bir türlü sona ermiyor?
Bu soruların birçok cevabı yanında çok önemli bir cevabı var:
Ölüm, kefen, Tabut, Kabir, ahiret ve hesap çoğu zaman aklımıza gelmiyor.
Ölmeyecekmiş gibi yaşamaya devam ettiğimiz anlar oluyor.
Unutmayalım ki günah ve haramlardan uzaklaşıp sevaplara, hayırlara ve iyiliklere yönelmek için ölümü, ahireti ve hesabı daima hatırda tutmak gerekiyor.
Dünya pazarında hiçbir şey karşılıksız verilmezken, ebedî âlemde vaat edilen nimetler çalışmadan, hazırlanmadan kazanılır mı?
Mademki ölüm var, ahiret var, hesap var, mizan var, sırat var, cennet var, cehennem var;
Öyleyse ölüme, ahirete ve hesaba hazır olalım!
Hesaba çekilmeden önce kendimizi hesaba çekelim!
Her gün minarelerden, belediyenin höperlosundan, ölüm ilanı anonsu yapılır. Falan oğlu falan vefat etmiştir. Cenazesi a.. camiinden kaldırılacaktır. İlmi, makamı, mevkii, ne olursa olsun, ölen insan için cenaze oldu diyorlar…
Yaşadığımız bu fani hayat elbette bir gün son bulacak, ebedi hayat başlayacak ve herkes bu dünyada yaptığını ahi rette iyi veya kötü hesabını verecektir, her insan hak ettiği yere gidecektir.
(Cennet veya Cehenneme) Ölüm, Kefen, Tabut, Kabir ve ahirette inceden inceye hesaba çekileceğimizi, aklımızdan çıkarmayalım.
Rabbim Cennete girenlerden eylesin.
Allahumme salli ala Muhammed’in ve ala ali Muhammed