Tevazu; en kısa ve geniş anlamıyla haddini bilmek.
Mütavazi olabilmek için alçakgönüllülük merdivenlerinden çıkmak gerek.
Nefsini (ego) alçalttıkça ruhaniyetin yükselmesidir tevazu.
Önce arınmak gerek bizi olumsuz etkileyen ve gaflete düşüren, nefsimizin (egomuzun) bize süsleyip gösterdiği gerçekte bizim felaketimiz olan tüm dünyalık hırs, öfke, kaygı, şüphe, kibir ve endişelerden.
Sonra arınan kalbimize ve ruhumuza Yüce Yaratıcı’ nın sonsuz şifa dolu saf sevgisinin dolmasına izin vermeliyiz.
Sonrası daima şükür ve daima tevazu ile bakmak tüm kainata ve canlılara. Allah’ın rahmeti ve hoşnutluğu ancak mütavazi gönüllere dokunur.
Varlık ve benlik insanı sarhoş eder, aklını başından, utanma duygusunu gönlünden alır.
Biz insanız noksanız ve eksiğimiz çok ancak O’ nun imanı, sevgisi ve kendi hiçliğimizin farkında olmakla gönüllerimiz huzura kavuşur ve tamamlanırız.
Tek bir Yaratıcı’dan var olduğumuz ve tüm evrenle bir olduğumuz düşüncesiyle bizi gören, gözetleyen gözün her an bizim üzerimizde olduğunu bilmek ve O’ na layık olmaya çalışmak şu dünya kargaşasında bizi dengede tutacak, tutunulacak en sağlam ip gibidir.
Yunus Emre diyor ki:
Tevazu ile gelsin, kimde erlik var ise.
Merdivenden iterler, yüksekten bakar ise.
Kim ki yüksekte gezer, er geç yolundan azar
Dış yüzüne o sızar, içinde ne var ise.
Aksakallı bir koca, hiç bilmez ki hal nice
Boşa gitmesin hacca, bir gönül yıkar ise.
Gönül Çalab’ın tahtı, Çalab gönüle baktı
İki cihan bedbahtı kim gönül yıkar ise.
Bir kez gönül yıktınsa kıldığın namaz değil,
Yetmiş iki millet de yüzünü yumaz değil.
Yol odur doğru vara, göz odur Hakkı göre,
Er odur yerde dura, üstten bakan göz değil.
Doğru yola gittinse, er eteğin tuttunsa,
Bir tek hayır ettinse, biri bindir az değil.
Yunus sözleri çatar, balını yağa katar,
Çok kıymetli mal satar, cevherdir o, tuz değil