بِسْمِ اللهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ

Bizleri yoktan var eden, sayısız nimetleriyle şereflendiren Rabbimize Kâinat’ın zerresi adedince hamt,
  yüz binlerce salât ve selam bütün insanların efendisi Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v.) âline ashabına

 

Değerli okurlarım! HARAM: İslâm dininde bir şeyin kullanılması, yiyilip içilmesinin kesin bir delille yasaklanmış şeylerdir. Haramlardan bir bölümü! İçki içmek, kumar oynamak, adam öldürmek, hırsızlık yapmak, gıybet etmek, dedi kodu yapmak, zina yapmak, faiz yemek, iftirada bulunmak, söz götürüp getirmek yalancı şahitlik yapmak, domuz eti yemek, gibi.

 

HARAM İKİYE AYRILIR,,

 

1-Haram Liaynihi: Aslı itibariyle herkes için haram olan şeydir., , gıybet etmek, yalan söylemek, domuz eti yemek gibi.

 

2-Haram Ligayrihi: Aslında helal olup başkasının hakkından dolayı haram olan şeydir. İslam dini çerçevesinde sahibinin izni olmadıkça o şeyden başkaları faydalanamaz.”Başkasına ait bir malı veya yemeği izinsiz almak gibi  “hırsızlık” bakkaldan çalınan mal, komşunun bahçesinden koparıp yenilen meyveler, gibi.  Haram olan şeylere “Muharremat” denir. Haramın yapılmamasında sevap kazanılır. Yapılması ise azabı gerektirir. Haram olduğunu ittifakla kesin şekilde sabit ola bir şeyi helal saymak, insanı imandan çıkarır.

 

İstanbul un meşhur velilerinden Şeyh Ebü’l Vefa’hazretleri’nin bir erkek çocuğu varmış, oynama çağı geldiği vakit sokaktan geçen sakaların su tulumlarını elindeki çivi ile deler fışkıran suya ağzını verip su içermiş. Su tulumu eskiden su taşımak için kullanılan tabaklanmış, eti mubah olan hayvan (keçi ve koyun ) derisinden yapılır.

 

Şeyhin hatırı ve şeyhe olan hürmetlerinden çocuğun yaptığı bu kabahati babasına söylemezlermiş. Böylece aylar geçer. Derken sakalardan biri gidip durumu şeyhe söyler. Şeyh Vefa sakaya çocuğun bu işi ne zamandan beri yaptığını sorar. Şikâyetçi saka da sokağa çıkıp oynamaya başladığından beri der. Şeyh Vefa Hazretleri sakayı çağırarak delinen tulumların paralarını öder.

 

Hepsinden helâllık alır ve der ki: “Ben çocuğun terbiyesini veririm, siz üzülmeyin. Çocukta kabahat yoktur. Kabahat benim veya anasınındır” der.

 

Hanımını çağırıp durumu anlatır ve “Sen bir hata mı yaptın” der. Hanımı uzun uzun düşünür ve sonun da hatırlar ve der ki: “Ben çocuğa hamile idim. Sizin izninizle komşuya oturmaya gitmiştim. Komşu bir iş için benim oturduğum odadan dışarı çıktığında, masanın üzerinde duran limon gözüme ilişti. İstemeye utandım, nefsimi körletmek için iğneyi limona batırıp ağzıma çektim. ” Şeyh Vefa Hazretleri “ Tamam, mesele halledildi” der.

 

Kıssadan hisse: “İğne çivi oldu, limon kocaman tuluma dönüştü.”  Kadın komşusundan helallik alır. Şeyh Vefa çocuğunu çağırıp tulumları bir daha delmemesini tembih etme lüzumu duymadı. Ertesi günü çocuk elindeki çivilerle yerleri çiziyor, önünden gelip geçen sakaların değil kırbasını delmek, onlara bakmıyordu bile. Rabbime emanet olunuz.