بِسْمِ اللهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيم
Bizleri yoktan var eden, sayısız nimetleriyle şereflendiren Rabbimize Kâinat’ın zerresi adedince hamt, yüz binlerce salât ve selam bütün insanların efendisi Hazreti Muhammed Mustafa (s.a.v.) e olsun.
Değerli okurlarım! Kötülüklere kalkan, iyiliklere kapı olan bir ayın gölgesi üzerimize düşmüştür. Bizleri rahmet iklimine ulaştıran Rabbimize hamdolsun, iştiyakla bu huzur iklimini bekleyen, fakat ömrü kifayet etmeyen geçmişlerimize de Allah (c.c.) rahmeti eylesin.
Kalplerdeki niyazımız mübarek Ramazan ayı, manasızlık çöllerinde deva arayan şaşkın ve bitkin gönüllere üflenen bir ruhtur; heva ve heves girdabında sürüklenen insanlığı bu esaretten kurtaracak bir özlemdir. Oruçla ilgili ayeti kerimede Mevla Teâlâ şöyle buyurur.
يَاأَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا كُتِبَ عَلَيْكُمْ الصِّيَامُ كَمَا كُتِبَ عَلَى الَّذِينَ مِنْ قَبْلِكُمْ لَعَلَّكُمْ تَتَّقُونَ
“Ey iman edenler! Sakınasınız diye sizden öncekilere farz kılındığı gibi oruç, size de farz kılındı”(Bakara Suresi.183) ayeti gereğince oruç, erginlik çağına ermiş bulunan akıllı erkek ve kadın her Müslüman’a farzdır.
Oruç, Peygamberimiz (s.a.v.)’in: “Kim yalan konuşmayı ve yalan dolanla iş yapmayı terk etmezse, Allah o kimsenin yemesini içmesini bırakmasına kıymet vermez”(Buhari, Savm.) emriyle müslümanları günah olan söz ve fiillerden sakındırır. Oruç iklimi güzel ahlakı alışkanlık haline dönüştürür. Sadece bir ayı değil, bir ömrü ramazan neşvesiyle geçirmeye vesile olur. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bir hadis-i şerifinde şöyle buyurmaktadır:
“Oruç bir kalkandır. Oruçlu kimse kötü söz söylemesin! Kendisiyle tartışmak, kavga etmek isteyene iki defa: ben oruçluyum desin! Hayatım elinde olan Allah’a yemin ederim ki, oruçlunun ağız kokusu, Allah indinde misk kokusundan daha hoştur…”(Buhari, Savm)
Ramazan orucunun ardı ardına tutulması ve bir ay sürmesinin bir hikmeti de bu olsa gerektir. Güzeller güzeli (s.a.v.) şu duayı yapardı. “Evinizde hep oruçlular iftar etsin, yemeğinizi iyiler yesin, melekler de duacınız olsun.”( Ebu, Davud,)
Hz. Peygamber (sav) birçok hadislerinde orucun faziletlerini açıklarken, samimi bir inançla Allah’ın hoşnutluğunu kazanmak üzere ramazan ayını oruçla geçirenin günahlarının bağışlanacağını ve oruçluların cennette yüksek derecelere nail olacağını bizlere haber vermiştir. ( Buhari, İman,)
“Kim Allah’a inanarak ve karşılığını Allah’tan bekleyerek Ramazan orucunu tutarsa geçmiş günahları bağışlanır.” (Buhari) Bizler, Farz olan Ramazan orucunu tutunca, hem Allah’ın rızasını kazanıyor sevap elde ediyoruz, hem de tutuğumuz bu oruçlar bizim günahlarımıza kefaret oluyor. Bu hususta Peygamber (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyuruyor:
“Kişi büyük günahlardan kaçındığı takdirde, beş vakit namazlar, cumadan cumaya ve Ramazan’dan Ramazan’a, aralarında işlenen günahlara kefarettir.”(Müslim)
Oruç, kişiyi kötülüklerden ve günahlardan koruyan bir kalkandır. “Oruç sahibini koruyan bir kalkandır. Oruçlu kimse saygısızlık yapmasın, ahlaksızca konuşmasın. Eğer birisi kendisiyle dövüşmeye veya sövüşmeye kalkışırsa, iki defa, “Ben oruçluyum, ben oruçluyum” desin, Ona bulaşmasın.” (Buhari) Oruçlunun kazanacağı ecir ve mükâfat, Allah katında garantilidir. Garantisi şu hadislerdir.
“Canım elinde olan Allah’a yemin ederim ki, oruçlunun ağız kokusu Allah nezdinde misk kokusundan çok daha hoştur. (Zira Allah (cc) buyuruyor ki): “ Oruçlu yemesini içmesini ve şehvetini sırf benim için terk ediyor. Bu nedenle onun mükâfatını ben vereceğim. İyiliğin karşılığı ise on misliyledir.” (Buhari)
Aynı konuda Müslim’de şu rivayet vardır : “ Yüce Allah (cc) şöyle buyurmaktadır: “Âdem oğlunun her ameli kendisinindir. Yalnız oruç müstesna, o benimdir. Onun mükâfatını verecek olan da benim.” Bundan daha büyük garanti olur mu? Oruç, Yüce Allah’ın bize verdiği nimetlere karşı bir teşekkürdür.
“Her şeyin bir zekâtı vardır. Bedenin zekâtı da oruçtur. Oruç sabrın yarısıdır.”(Müslim) Oruç, bizlere sabretmesini öğretmektedir. Oruç sayesinde kazandığımız sabrımızı devam ettirmeliyiz. Yüce Allah, Oruç tutan kulları için Cennette özel bir kapı tahsis etmiştir. Cennetin sekiz kapısından bir tanesi, oruç tutan Müslümanlara için ayrılmıştır.
“ Cennette Reyyân denilen bir kapı vardır. Kıyamet günü Oruç tutanlar o kapıdan çağırılacaklardır. Kim oruç tutanlardan ise o kapıdan cennete girecektir. Kim de o kapıdan girerse ebedi olarak susuzluk çekmeyecektir.” (Tirmizi)
Yine Peygamber (sav) şöyle buyuruyor: “Kim Allah yolunda bir çift mal infak ederse cennet kapılarından; “Ey Allah’ın kulu! Bu bir hayırlı iştir” diye nida edilir. Namaz kılan Müslüman namaz kapısından çağırılır. Allah yolunda cihat yapan kimse cihat kapısından çağırılır. Oruç tutan kimse Reyyan adlı kapıdan çağrılır. Zekât veren kimse zekât kapısından çağrılır”. Bunun üzerine, Hz.Ebu Bekir (ra): “Anam babam sana feda olsun Ey Allah’ın Resulü! Bu kapıların hepsinden çağırılan Müslüman olacak mıdır?” diye sorar. Hz. Peygamber (sav) Efendimiz: “Evet, senin onlardan biri olmanı umarım” buyurdu. (Buhari)
Bu uzun ve sıcak günlerde iftar vakti olunca seviniyor, yemeğe ve suya kavuşunca rahatlıyoruz. Oysa asıl ferahlık ve rahatlığı oruçlular Allah’a kavuşunca yaşayacaklar:
“Oruçlu için biri iftar ettiğinde, diğeri ise Rabbiyle karşılaştığında olmak üzere iki sevinç zamanı vardır”
İmkânlarımız nispetince, oruç tutan kimselere iftar soframızda yer ayıralım. İftar soframızı dostlarımıza, komşularımıza ve özellikle fakir ve muhtaçlara açalım. Ecir ve sevap kazanalım.
“Her kim bir oruçluya iftar ettirirse, kendisine onun sevabı kadar sevap verilir. Oruçlunun ecrinden de hiçbir şey eksilmez.” (Tirmizi)
“Hz. Peygamber (s.a.v.) insanlarla birlikte iftar ettiğinde şöyle derdi: “Yanınızda oruçlular iftar etsin, yemeğinizi iyiler yesin ve üzerinize melekler insin.”(Darimi savm.)]
“Peygamber (s.a.v.) Efendimiz, iftar açtığı zaman şöyle buyururdu: “ Susuzluk gitti, damarlar suya kavuştu. İnşallah orucun ecri de hasıl olmuştur.”(Ebu Davud.)
Oruç tutan kişinin cennete girebilmesi için diğer dini görevlerinin (farzlar) dışında büyük günahlardan da sakınması gerekir. Şu Hadis-i Şerif bu hususu ifade eder: “Beş vakit namazını kılan, Ramazan orucunu tutan, zekâtını veren, yedi büyük günahlardan sakınan hiçbir Müslüman yoktur ki, cennetin kapıları onun için açılmış olmasın. Ona “güven içinde Cennete gir” denilir.”(Buhari)
Ecri ve sevabı bu kadar çok olan Ramazan orucunu mazeretsiz terk etmeyelim. Nefsimize ve yanlış telkinlere uymayalım. Farz olan Orucumuzu zamanında tutalım. Mazeretsiz oruç tutmamak büyük günahtır. Dinde geçerli bir mazereti olmadığı halde orucunu tutmayan kişi Allah (c.c.) isyan etmiş, pek çok sevaptan ve manevi nimetten yoksun kalmış olur. Büyük günah işlemiş olur. Peygamberimiz (s.a.v.), bu konuda:
“ Kim hastalığı ve dinde geçerli bir ruhsatı olmaksızın Ramazan ayından bir gün oruç tutmazsa, senenin bütün günlerini oruç tutsa yine bu Ramazan orucunun yerine geçmez,” (Ebu Davud) buyurmaktadır.
Allahu Teâlâ tuttuğumuz ve tutacağımız oruçlarımızı kabul eylesin. Ramazan- ı Şerifi en iyi şekilde değerlendiren bahtiyar kullarından eylesin. Bizleri Kadir Gecesine ve Ramazan Bayramına, sağlık sıhhat ve afiyetle ve sevdiklerimizle kavuştursun.
Selam ve dua ile.